Uzun yıllar önce bir akrabamıza çeşitli zamanlarda yaptığımız aile ziyaretlerinde bir şey dikkatimi çekmişti. Evdeki herkes, (bana göre) her fırsatta su içiyorlardı. Bu durumu görünce: “Biz neden bu kadar sıklıkla; her fırsatta su içmiyoruz?” sorusu aklımda yer etmeye başladı. Derken işin sırrını anladım: Bu aile Beykoz’da bulunan ve suyu gayet güzel olan; aslında gerçekten "su" olan bir çeşmeden su getirip, onu içiyorlarmış. Su da lezzetli ve güzel olunca, her fırsatta ve aslında olması gerektiği kadar su içiyorlarmış!
Biz ise terkos, yani çeşme suyu içtiğimizden ve bu su da o zamanlar pek lezzetli olmadığından, zaruret miktarı kadar, yani olması gerekenden az su içiyormuşuz! Sonraları, biz de güvendiğimiz bir şirketten su almaya, ardından dostlarımızın bize tavsiye ettiği bir su arıtma cihazı kullanmaya karar verdik. İnanın bana daha çok su içmeye başladık!
Olması gerektiği gibi olan, "ergonomik"; yani insanın yapısına ve mizacına uygun bulunan bütün ürünleri daha sık kullanırsınız. Bu sadece su için değil, aslında hayatın içindeki her şey için geçerli olan bir ilkedir. Mesela, bizim kullandığımız ve tavsiye ettiğimiz bir grup ürün vardır; Bizim tavsiyemiz üzerine, bunlardan birisini, yani diş macununu ailece kullanmaya başlayan bir bayan, eşinin dişlerini daha sık fırçalamaya başladığını söyledi. Eşi bu yeni diş macunun rahatlatan bir kokusu olduğunu ve diş etlerini tahriş etmediğini söylemiş.
Yazılar da insan zihninin ürünleridir ve dolayısıyla aynı ilke, yazılar için de geçerlidir. Sözgelimi, bazı makaleleri, kitapları veya tercüme kitapları okumakta güçlük çekersiniz. Aslında siz belli bir birikimi olan ve o yazıyı anlayabilecek düzeyde kültürlü birisi olduğunuz hâlde, sanki yazıyla boğuşursunuz. Bu “boğuşmanın” sebebi, “yazarın” insanın aklındakileri kâğıda dökmesinin yeterli olduğunu sanması, düşüncelerin kâğıda yansıtmanın ayrı-müstakil bir iş olduğunu bilmemesi veya bu işleme sürecini ortaya koyabilmek için gerekli olan bilgi ve beceriden yoksun oluşudur. Daha da acısı bu gerçeğin farkında olmayışıdır.
Bu bunaltıcı telif veya tercüme metinleri gördükçe, yazdıklarımın okunabilir ve anlaşılabilir olması konusunda yoğun bir çaba ortaya koydum. Bununla ilgili olarak yöntemlerinden en çok yararlandığım kişi ise Arıtan Yayınevi’nin sahibi ve kitaplarının editörü Aydın Arıtan Beydir. Kendisi bundan birkaç yıl önce toplam olarak 200 bin sayfa kitabı düzeltmiş olduğunu belirtmişti. Şimdilerde bu rakam daha da yükselmiştir. Hakikaten kendinin gözden geçirdiği veya yazdığı metinler, beyne, zihin akışına hiçbir engel çıkarmazlar ve kolayca okunurlar. Yani yazıyı anlayacak birikiminiz var ise, yazıyı anlamanızı engelleyebilecek metinsel engeller ortadan kaldırılmıştır.
Ben de aynı şekilde anlaşılır bir Türkçe ile yazmak ve tercüme yapmak istediğim için şöyle bir çalışma yaptım: Arıtan Yayınevine tercüme ettiğim kitaplar basılınca, bir nüshasını alıp, bilgisayarımda duran, bana ait olan ve düzeltilmemiş bulunan metni, çıkmış olan kitaba göre düzelttim. (Bu çalışmayı hâlâ yapıyorum) Yapılan değişikliklerin sebeplerini anlayamadığım zamanlarda ise Aydın Beye soruyordum. Gerçi aramızdaki bu soru-cevap faslı çok sık olmuyordu, çünkü ne yazık ki, sıklıkla görüşmek için ikimizin de zamanı kısıtlıydı. Ama anlaşılır ve okunur yazma konusunda Aydın Arıtan Beyin izinden gitmeye çalıştım.
Dolayısıyla okurlarım, yazılarımın akıcı olduğunu söylerler. Mesela bir okurum yazılarımın onun zihnine: “Boş CD’ye yazılır gibi yazıldıklarını” söylemişti. Bir başkası da genellikle internetteki yazıları okuyamadığını, ama benim yazılarımın, onun zihnine güçlük çıkarmadığını ve rahatlıkla okuyabildiğini belirtmişti. Çünkü cümlelerim, anlaşılmalarını zorlaştıracak olan her fazlalıktan “temizlenmiş” durumdadırlar. Bağlaçlar, kelimeler, ekler, özneler vs hepsi dikkatle seçilirler. Ayrıca tercümelerimde İngilizce kokmaz. Bir metnin yabancı dil kokmaması için, kullanılan kelimelerin Türkçe olmaları yetmez, diğer dilbilgisel, sözdizimsel ve anlatımsal özelliklerin de Türkçe olması da gerekir. Tabi ki, bu konuda, yani anlaşılır ve okunur yazma konusunda alınacak daha çok mesafe var! Eminim bu yazıyı da Aydın Arıtan Beye gönderdiğim de, mutlaka düzeltilecek veya daha iyi olabilecek ifadeler, cümleler vs bulacaktır!
Bu konuda çırağı olmakla övündüğüm Aydın Arıtan Bey, bütün bu çalışmalarını bir “Holistik İletişim” adlı geniş çaplı bir kitapta topladı (Kapak resmi yukarda). Bendeniz bu kitabı, yazarlık derslerimde kaynak bir kitap olarak kullanıyorum.
İnsanlar, ilhamlara, fikirlere sahip olmanın yazar olmak ve biraz yabancı dil bilmenin de tercüme yapmak için yeterli olduğunu sanıyorlar. Ama ilhamlarını, fikirlerini kâğıt üzerinde biçimlendirmek ve bir metni yabancı dilden arındırıp Türkçeye tercüme etmekse bir beceridir. Aydın Arıtan Beyin bu kitabını size öneriyorum. Bu eserin özellikle, bu kitabı iyi tanıyan bir hoca eşliğinde kulalnılmasının siz yazar adayları veya gelişmekte olan yazarlar için çok daha iyi sonuçlar vereceğini düşünüyorum.
----------------
Savaş ŞENEL: Vizyonu, Misyonu ve Değerleri
---------------
Konuyla İlgili diğer yazılar, öneriler: Görmek istediğiniz linkin adını tıklayınız:
Arıtan Yayınevi
Kitap: “Holistik İletişim”
Yazarlık Yürümeye Benzer! Herkes Yürür ama…(Verdiğim yazarlık dersleri hakkında)
Size Deli, bana “Yazar” derler!
-----------
Konuyla ilgili film-kitap önerileri yapmak-almak ve yorumlarınız için:
MSN: savassenel@hotmail.com
savassenel@savassenel.com
skype: savas.senel
Twitter: Savaş Şenel
Facebook: Savaş Şenel
--------------
Kendiniz ve dostlariniz icin guzel bir hediye:
Kitap hakkında bilgi almak için bu satırları tıklayınız.
Kitap hakkında bilgi almak için bu satırları tıklayınız.
No comments:
Post a Comment