Thursday, April 23, 2009

BEN ASLINDA İYİ BİR DİNLEYİCİYDİM AMA…


Bir zamanlar üniversitede öğrenciyken bir derginin yazı heyetindeydim. Bu dönemde arkadaşlarımdan onları dinlemediğime dair eleştiriler alıyordum. Aslında onları dinlediğimi, hem de dikkatle dinlediğimi ve onların anlattıkları şeylerle –kendimce- çok ilgili cevaplar verdiğimi de düşünüyordum. Dolayısıyla bana yaptıkları bu eleştirinin sebebini bir türlü anlayamıyordum.

Bir gün, o yazı heyetinin de bulunan ve beni iyi tanıyan kişilerden biris olan psikiyatr Haluk Savaş, bana şunu söyledi: “Aslında senin yorumların, karşındaki kişinin ele almakta olduğu konuyla ilgili. Ama çok hızlı düşündüğün için ilgisi hemen anlaşılamayan cevaplar veriyorsun, çünkü konuyla cevabın arasında alışıldık olandan fazla sayıda basamak var. Seninle sohbet eden kişilerin, senin onları dinlemediğin hissine kapılmaları bu yüzden” Daha sonra bu konuda çözümler olduğunu da sözlerine ekledi. Ancak bu çözümlerin benim düşünce hızımı yavaşlatabileceklerini ve bu durumun yazarlığım konusunda bir dezavantaj olabileceklerini belirtti. Bunun üzerine ben de, herhangi bir tedavi yöntemi yerine kendimi kontrol etme fikrini benimsedim. Bu türden konuyla ilgisiz görünen ifadeler, yazılarımda da vardı ve sevgili dostum Gökhan Yorgancıgil de beni bu konuda uyarmıştı. Yazı yazarken asıl konuya odaklanıp onunla ilgisi olmayan ayrıntıları sonraki yazılara saklamamı tavsiye etti. 5 yıl süren radyoculuğumun bu konuda büyük katkısı oldu. O anda konuşmakta olduğum konuyla ilgili olarak aklıma çok şey geldiği hâlde, dinleyicinin hemen bağlantı kurabileceği şeyleri dile getirme veya ağzımdan konuyla ilgisiz görünen bir ifade çıkarsa, onun konuyla ilgisini belirtme alışkanlığı edindim. Ben Şanslıydım, çünkü etrafımdaki kişiler, hem insan olarak kaliteliydiler, hem de iletişim konusunda ustaydılar, dolayısıyla beni nazikçe uyarmışlardı.

Daha sonra bu sorunu yaşayan kişilere sıklıkla rastladım. Bu kişiler, aslında sohbet arkadaşlarının ele aldıkları konuyla ilgili olarak konuştukları hâlde, kurdukları bağlantılar çok uzak veya dolaylı oluyor ve sohbet arkadaşlarına ilgisiz oldukları imajını veriyorlar. Çünkü içinde bulundukları sorunun farkında değiller. Onları uyarmaya çalışıyorum, ama benim gibi, uyarıya açık olmayabiliyorlar. Bazı kişilerin anlattıklarıysa konu ile ilgisiz değil veya konuya uzak görünmüyor, ama az önce sözünü bitiren kişiye: “Evet, bu çok ilginç!”, “demek böyle oldu!” veya “benim de bu konuyla ilgili bir anım var” gibi geçiş cümleleriyle geribildirim yapmıyorlar. Bu sefer, anlattıkları şeylere bir şekilde tepki verilmesini bekleyen muhatapları, bu geribildirimleri alamayınca, kendilerinin dinlenmediğini sanıyorlar. Karşılarındaki kişinin, onları dinlemek yerine konuşma sırasını bekleyen “geveze” ve “ilgisiz birisi olduğu hissine kapılıyorlar.

Bir de çağrışımcı tipler var ki, onlar hepten “felaket” bir durum arz ediyorlar. Diyelim ki siz, insanların bazen ilgisiz ve duyarsız olduklarını kendinizce ifade etmeye çalışıyorsunuz ve: “Geçen gün yolda bir kedicik gördüm, kimse sahip çıkmamıştı ve ben onu alıp getirdim. Bizler bazen ne kadar duyarsız olabiliyoruz!” şeklinde bir cümle kuruyorsunuz. Karşınızdaki kişiden: “Ben de geçen gün bir İran kedisi gördüm, çok farklı ve güzeldi” gibi bir cevap duyabilirsiniz. Bu tür cevapların bir-iki kez olması herhangi bir sorun teşkil etmez, çünkü herhangi birisi de konuyu bu kadarcık dağıtabilir. Bununla birlikte, bu türden, temel kavramla ilgili, ama konuyla ilgisiz geribildirimleri sıkça duyuyorsanız, karşınızdaki kişi “çağrışımcı” birisidir ve “onunla işiniz zor” diyebilirim! Çünkü konuyla ilgili değil, cümlenizin içinde geçen herhangi bir kelimenin ona hatırlattıklarıyla ilgili konuşur ve bazen de uzun hikayeler anlatır. Bu türden kişilerle sohbet ediyorsanız, onlardan istediğiniz geribildirimleri bir türlü alamazsınız. Özellikle bu kişiler fikirlerinden yararlanmak istediğiniz birileriyse, yorulacaksınız demektir. (Bazen ben de böyle yorucu olabiliyorum!:))

Çağımızın trajik bir sorunu var: Ele aldığımız konular gittikçe daha çok hassaslaşıp, daha özenli ve dikkatli iletişim süreçleri gerektirdikleri hâlde, bu konuda harcamamız gereken zamana ait kotamız gittikçe azalıyor. Bu durum, insanın kendisini ve sosyal ilişkilerini yıpratıp, kişiyi ve hayatını acıtacak düzeyde ters bir orantı ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla, insanların bu duruma bir derece çare bulabilmeleri ve bu az zamanı verimli kullanmayı öğrenebilmeleri için, sıklıkla önerdiğim gibi, her türden okulda “iletişim” dersleri olmalıdır ve bu dersler, bu konuda ustalıklarıyla net sonuçlar almış eğitimciler, satıcılar, din adamları, liderler vs. tarafından verilmelidir.

Ülkemizde “fırsat maliyeti teorisinin” sadece işletme ve iktisat bölümlerinde ve iletişim derslerinin de sadece iletişim fakültelerinde okutuluyor olması gibi
“vahim" hata yaşanmaktadır. Buna “vahim" bir hata diyorum çünkü seçim yapmak durumunda kalan herkes “fırsat maliyeti teorisini” ve iletişim kurmak zorunda kalan herkes de “iletişimin ayrıca-müstakil olarak ele alınması gereken bir beceri” olduğunu öğrenmek zorundadır!

Yani bütün insanlar!

---------------
Savaş ŞENEL: Vizyonu, Misyonu ve Değerleri
---------------
Konuyla İlgili diğer yazılar, öneriler: Görmek istediğiniz linkin adını tıklayınız:
Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde Ustalıklı İletişim ve Yabancı Dil Öğrenimi” üzerine verdiğim seminerler
Prof. Dr. Haluk Savaş Hakkında
Yönetmen Gökhan Yorgancıgil hakkında
Birisi Gururlu, diğeri sabırlı İki genç insanın arasındaki yanlış anlamalarla ilerleyen güzel bir film: Pride and Prejudice:Türkiye’deki adıyla “Aşk ve Gurur”
Sürekli olarak aralarında yanlış anlamalara yol açan bir şekilde iletişim kuran iki kafadarı konu alan güzel bir radyo tiyatrosu!
İletişim Konusunda ilginç bir kitap: İnsanları okumak1, 2
İletişim konusunda diğer güzel bir kitap: İnsanlara Ulaşmak!
İletişim Kurmak, Herkesin Doğal Olarak Sahip Olduğu Bir Beceri midir?
Ustalardan İletişim Sırları
İletişim Kurarken, Algınız Sizi Yanıltıyor Olabilir, Bunun Farkında mısınız?
İletişimciyim, O Hâlde Herkesle Anlaşmalıyım(mı?)
İyi Bir Dinleyici Olmanın Afetleri
-----------
Konuyla ilgili film-kitap önerileri yapmak-almak ve yorumlarınız için:
MSN: savassenel@hotmail.com
savassenel@savassenel.com

----------




No comments:

Post a Comment