Bir bilim adamı deney
yapıyormuş. Deneyin nesnesi bir pireymiş. Bilim adamı pireye “zıpla” demiş ve
pire de zıplamış. Derken bilim adamı pirenin bir bacağını kesmiş ve yine pireye
“zıpla” demiş ve pire yine zıplamış. Sonra bir bacağını daha kesmiş pirenin ve “zıpla”
komutuyla pire yine zıplamış. Bilim adamı “zıpla” deyince pire hemen
zıplamıyormuş, biraz beklediği de oluyormuş, ama yine de zıplıyormuş. Derken
bilim adamı pirede tek bir bacak bırakmış; pire yine zar zor zıplamış. Derken
bilim adamı pirenin kalan son bacağını da kesmiş ve deneyi tekrarlamış.
Bacaksız pirede herhangi bir hareket görülmemiş.
Ve bilim adamı not düşmüş:
“Bacakları olmayan pire işitme duyusunu yitiriyor. Dolayısıyla komutlarıma
tepki vermedi.”
Fıkramız böyle. Bu absürd
fıkranın komik yanı, bilim adamının kurduğu sebep-sonuç ilişkisi. Bacakları
olmayan bir pirenin zıplayamamasında asıl aktörün bacakları olmayışıdır. Daha doğrusu
ilk akla gelen ihtimal bu olmalıdır. Pirenin bacakları olmadığı zaman işitme
duyusunu yitirdiği veya en başta bilim adamının komutlarını anladığı gibi
ihtimalleri kanıtlamak için ayrıca ve belki de sayısız deneyler yapmalısınız.
Yani neden bacaksız olduğu için zıplayamadığı tezine değil de, bacaklarını
yitirince işitme duyusunu da yitirdiği ve dolayısıyla komutları duyamadığı ve
yine dolayısıyla zıplamadığı tezine ihtimal verelim ki?
Belki de “böyle olur mu?”
dediğiniz bu durum, aslında sandığınızdan daha yaygın bir sorundur. Eskiler buna
“sebepleri iltimas etmek” yani “sebepleri birbirine karıştırmak” diyorlar. Bir başka
deyişle, bu sorun, “sebep-sonuç ilişkisini yanlış kurmak” anlamına geliyor.
Sebep-sonuç ilişkilerini
yanlış kurma konusunda en önemli etken kişilerin kaliteli kitaplar okuma
alışkanlıklarının zayıf olmasıdır. Bu bilişsel anlamda yetersizlik ortaya çıkarmakta.
Ben kimi insanlarla tanıştım; bu insanların kitap okuma alışkanlıkları yoktu,
ama uzmanları, açık oturumları, yazarların konuşmalarını dinleme alışkanlıkları
vardı ve sebep-sonuç ilişkisi kurmada büyük bir zaafa sahip olduklarını
müşahade etmedim. Yani sağlam bir şifahî-sözel kültür sahibi olmak da insanı bu
problemden koruyabilir. Fakat hem kitabî hem de şifahî anlamda sağlam bir
kültürden yoksunluk, büyük sorun.
Özellikle sosyal medyada
bu sorunu daha da yoğun ve sık bir şekilde gözlemliyoruz. Yapılan paylaşımlarda,
münakaşalarda insanların görünürde siyaset, sosyal konular, ekonomi vs
tartıştıklarını, fakat aslında temel anlaşmazlığın aslında “pirenin neden
zıplayamadığı” konusunda olduğunu görüyoruz. Bu tür tartışmalar da polemiğe
dönüşmekte ve muhakemeli insanlar için ömür törpüsü olmaktadır. Muhakemeli
insanlar, yapılan temel yanlışları fark etme çilesini yaşamakla birlikte, bu
yanlışları düzeltme gayretine düşmekte ve yorulmaktadır.
Bu tür konuşmaların sonu
yoktur. Çünkü muhatabınız temel becerilerden birisi olan sebep-sonuç ilişkisi
kurma becerisinden yoksun olduğu gibi, genellikle de bu zaafını kabul
etmemektedir. Zihni bu konuda antremansızdır, doğru bilgileri verseniz de,
direnir. Öğrenmeye açık da değillerdir. Yoksa insan kimi konularda sebep-sonuç
ilişkisi kuramadığını fark eder, bu konuda daha fazla bilgi alma gereği veya
birisine danışma gereği duyabilir. Bu durumu herkes yaşayabilr. Fakat bizim
sözünü ettiğimiz kişiler, zaaflarını farkında olmadıkları gibi, ikaz
edildiklerinde kulak asmayanlardır. Dolayısıyla bu zaafı fark ettiğiniz anda
geri çekilmelisiniz, çünkü muhatabınızın yıllar önce edinmiş olması gereken
temel yapı taşlarını size ona kazandıramazsınız. Bu sizin ne vazifenizdir, ne
de mesainizi verimli harcayabileceğiniz bir konudur.
Bu sorunun yaygınlığı da
toplumsal kültür düzeyiyle ve bu durumun ödüllendirilmesiyle ilgilidir. Toplumda
her zaman bilişsel anlamda yetersiz insanlar olur; bu insanlar eğitilir, toplumun
idare edilebilen bir parçası olarak hoş görülürler. Fakat bu türden kişiler,
manipüle edilebilirlikleri, kolay yönetilebilir olmaları sebebiyle
yüceltiliyorlar ve kendilerini önemli görmeleri sağlanıyorsa, durum gittikçe
vahim bir hâl alır. Çünkü zaaf içinde olmadıkları, aksine makul kimseler
oldukları fikriyle ve gururuyla yaşarlar.
İnsanın bilişsel
yetersizlik içinde olması ayrı bir dert, bunun farkında olmaması ayrı bir dert
ve bir de bu durumla övünmesi ayrı bir derttir. Muhakeme olarak sebep-sonu
ilişkisi kurma zaafına, bilgisizlik ve gurur da eklenince, iş hepten çığırdan
çıkıyor.
Allah yardımcımız olsun.
---------------------------
-------------------------------
Savaş ŞENEL: İngilizce Öğretmeni, İletişim Danışmanı, Okunaklı-Anlaşılır Yazarlık Koçu
savassenel@gmail.com, savassenel@yahoo.com
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
savassenel@gmail.com, savassenel@yahoo.com
Yüz yüze ve Online (Skype , Google Drive) verdiği dersler Eğitimler
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Hizmetleri
SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI
Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)
ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR