Bir keresinde bir İngilizce öğretmeniyle
tanışmıştım. Bir öğrencinin durumunu sormak için tanıştığım bu kişinin Türkçesi
o kadar kötüydü ki, ben olsam, bu kişinin İngilizceyi iyi bilip bilmediğiyle
ilgilenmezdim ve çocuğuma o hocadan ders aldırmazdım. Bir yabancı hocanın Türkçe
bilmesi şart değildir, ama Türkiye’de yaşamakta olan ve Türkçe konuşan bir
öğretmen benim çocuğuma İngilizce dersi verecekse, önce kendi dilini düzgün
konuşmalıdır!
Bunun gibi, konuşmalarında büyük mantık hataları
yapan birisinden de, özellikle İslamî bilgiler almam. Çünkü mantık, İslam
disiplininde temel konulardan birisidir ve muhakemesi zayıf birisinden dinî
bilgi almak büyük yanlıştır. Çünkü İslam çok teferruatlı bir sistemdir ve zaten
bu da bu dinin güzelliklerinden birisidir. Ama bir yandan da, teferruat demek,
birbirine karıştırılabilecek, yanlış anlaşılabilecek ilkelerin söz konusu bulunması
anlamına gelir. Bu da, yetkin olmayan ve sağlam bir muhakemeye sahip bulunmayan
birisi için yanlış sonuçlara ulaşma ihtimalinin yüksek olması demektir!
Dolayısıyla dinî bilgisi yüksek görünen birisinde, sağlam bir muhakeme bulunmuyorsa,
bu kişi, “hayır” adına sizin manevi hayatınızı mahvedebilir!
Mesela bir insan, televizyon programlarına çıkan din
adamlarını ihanet ve satılmışlıkla suçluyor ve bir süre sonra kendisi de
televizyonlarda cirit atmaya başlıyorsa, burada mantıksızlık ve muhakemesizlik
söz konusudur. Daha önce sıklıkla vurgulayıp-eleştirdiği bir şeyi, bugün
kendisi sıklıkla yapıyorsa, bu durumda iki ihtimal vardır: Ya kendisi de “satılmıştır”
veya ne konuştuğunu bilmeyen birisidir. Her iki durumda da, söz konusu kişinin
muhakemesi zayıf demektir ve bu kişinin ilmî anlamda güvenirliği yoktur!
Radyoculuk ve
Televizyonculuk günlerimden bilirim: Mikrofon veya kamera bazı insanlarda alkol
tesiri yapar ve bu insanlar garip bir coşkuya kapılırlar. Kısacası size mikrofon
uzatılması veya bir grup kişinin sizi dinlemesi, aslında size coşku veriyor
olabilir. Bu arada siz de aslan gibi kükrerken, aslında, sonrasında bir aslanı
takip eden sorumlulukların altında kalabilirsiniz! Hele internet çağında
yapılan her iyi yayın, inanılmaz boyutlarda hayır getirirken, yapılan her
hatalı yayın da yine inanılmaz boyutlarda vebal getirmektedir. İnternette
yayınladığınız bir şeyi artık geri alamazsınız. Siz yayınlamış olduğunuz şeyi
geri alsanız da, onu alıntı olarak yayınlamış olan kişilere ulaşıp o yayını
kaldıramayabilirisiniz. İnternette yayınlanmış olan bir şeyi yayından kaldırabildiğinizi
varsayalım. O yayını görmüş veya dinlemiş olan insanların kalplerinden ve
zihinlerinde kalmış olan etkileri yok edemezsiniz! Ben fırından ekmek çalarsam,
pişman olduğumda helallik almam kolaydır.
Çünkü tek bir muhatabım olur. Ama fırıncı ekmeğin gramajıyla oynarsa,
onun ondan ekmek almış olan onca insanı bulup da helallik alması çok zordur ve
hatta mümkün değildir. İşte internet yayıncılığı da ikinci örnekteki gibi bir
şeydir!
Liderlik konusuna gelince, o daha çileli bir yoldur.
Olur mu olur! Bir kedi de bir kez veya birkaç kez aslan gibi kükreyebilir. Ama bir
aslan gibi, sürekli olarak tutarlıkla ve istikrarla yaşamak, muhakeme
gerektirir; çok zordur ve bana göre büyük keramettir!
Savaş
ŞENEL
İngilizce
Eğitim Danışmanı
&
İletişim ve Yazarlık Koçu
Bu
yazıma eşlik eden albüm: Manu Chao: “Proxima Estacion: Esperanza”
Film önerim: “Allahın Sadık Kulu (2011)
Kitap
önerim: Les Giblin: “İnsan İlişkilerinde Ustalık”
-----------------------------
Lütfen Facebook sayfamızı ziyaret ediniz:
İletişim Okulu.